Hareket Teorisi Ölüm Manifestosu
Peki, beden durduğunda ölen şey nedir? Ölen şey, zihin dünyamızdır. Zihin, bedenin içinde canlanan bir süreçtir. Elektrik kesildiğinde ışığın sönmesi gibi, beden durduğunda zihin de durur. Fakat zihnimizde yer alan “sonsuzluk duygusu” boşa değildir; o duygu, temelde var olan Mutlak Varlıkların –öz’lerin– sonsuz hâline işaret eder. Zihnimizde gördüğümüz ölümsüzlük, ebedîliğin kendisi değil, onun bize yansımış hâlidir.
Bu nedenle zihin ve beden, aynadaki yansımamız gibidir: geçici, kırılgan, fakat gerçekliğe işaret eden. Yansıma kaybolur, ama yansıtan varlık kaybolmaz.
Hareket Teorisi bize iki büyük hakikati söyler: Birincisi, var olan Mutlak Varlıkları –öz’leri– hatırlatır. İkincisi, bu öz’lerin dönüşüm yaşayarak evreni kurduğunu ve her şeyin bu dönüşümden doğduğunu öğretir. Evren ve içindeki tüm formlar geçicidir; fakat dönüşüm sonsuzdur.
Ölmek bu yüzden bir yok oluş değil, geçici hâlin değişim zamanıdır. Biz hiçbir zaman ebedî olmadık; sadece ebedî olan varlıkların belli zamanlarda oluşan kelimeleriyiz. Biz, sonsuz bir senfoninin tek bir notasındayız. Nota biter, ama senfoni asla bitmez.
“Ölüm bir perdenin kapanışı değil, bir sahnenin değişimidir. Oyuncu değil, oyun sonsuzdur.”
Bu manifesto, ölüm korkusuna karşı bir panzehir, varoluşun nabzını hissettiren bir davettir. Kendimizi geçici formumuzla değil, bizi var eden o ebedî dönüşümle bir tutalım. Çünkü biz dalgalarız; dalga ölür, ama okyanus hep yaşar.