Bir Çocuğun Gözünden Hareketin Doğası

Bir Fikrin Doğuşu: Hareket Teorisinin Kişisel Hikayesi

Bir Çocuğun Gözünden Hareketin Doğası

12 Temmuz 2025 4 dk Felsefe · Şiirsel

Bir Fikrin Doğuşu: Hareket Teorisinin Kişisel Hikayesi

Özel cümle: Bu metin, Hareket Teorisi'nin kurucusu Mehmet Çifçi'nin, teorinin arkasındaki felsefi ve kişisel yolculuğu kendi kelimeleriyle anlattığı bir tanıklıktır.

İlk Kıvılcım: Halı ve Duvar

Çocukken halının üzerine uzandığım zaman uzun uzun halıya bakarak onu fark etmenin ya da onun varlığı benim için ilginç gelirdi. Halıya çok yakın bakmaya çalıştığımda, halı gözümün önünde gittikçe belirsizleşiyordu, biraz kafamı halıdan kaldırınca onun tekrar halı görüntüsü belirginleşiyordu. İçimden şöyle duygular geçiyordu: Baktığım halının içinde ne var ki? Çünkü halı yüzeyi sık bir şekilde ipliklerden oluşuyordu. İplikler neylerden oluşuyordu peki? Bu soruyu anlamak için halıya yakından bakmaya ve içinde olanı görmeye çalışıyordum.

Aynı merak duygusu tüm tabiata bakarken yaşamaya başladım. Çoğu zaman kendimle baş başa kalırken "görüyordum". Evet görüyordum, ama nasıl, nasıl görüyordum? Aynı şekilde duyuyordum. Hele bazen müzik dinlediğimde direk kendimden geçiyordum, müzik bana beynimin içini dışarıdan fark ediyor gibi his veriyordu. Beynimin içinde ses oluşuyor, bunu öyle çok net fark ediyordum ki, evet sesler duyuyorum ve beni kamaştıran bir duygu alıyor. Bu duruma odaklanınca beni hayretli ve dehşetli bir hal alıyordu. Böyle süreçleri saatlerce yaşamak ve fark etmek istiyordum, bu nedenle kendimle geçirdiğim süreçlerde dünyada başka hiç bir yerde görmediğim, hissetmediğim ve tatmadığım farkındalıklar yaşıyordum.

Sessiz Dönem: Farklı Bir Öğrenme

Büyüdükçe bilgim artmaya başladı. Görüyorum evet, ama bunun art arda gelen ışıklar vasıtasıyla olduğu... Işıklar gözümde işlemlere neden olunca beynimde görüntüler inşa olduğu... Bu bilgiler bana hiç ürkütücü gelmedi, aksine tanıdık his veriyordu. Çocukken benden 2 metre uzakta duvara bakınca "Ben bu duvarı nasıl görüyorum?" derdim. Biliyordum ki aydınlık sayesinde görüyorum, duvar orada ama ben onu aydınlık sayesinde görüyorum. Büyüdükçe, evet, art arda duvara çarpan ve ondan yansıyan ışıklar vasıtası ile beynimde duvar için görüntü inşa olduğu bilgisini öğrenmek yabancı gelmedi.

Ama neden sürekli tek bir ışıkla görmüyorum duvarı? Veya tek bir ışık duvara çarpıp sonra ondan bana gelse yeterli değil mi ki? Niçin bir ışık yeterli olmuyor aynı duvarı görmem için? Bir şeyi fark etmek niçin art arda gelmesi gerekiyor uyarıların? Sonra tuhaf gelen bir şey fark ettim; ışık bana geliyor, evet ışık önce duvara gidiyor sonra bana geliyor, niçin bu kadar mesafe alıyor, ışık niçin böyle bir vazife edinmiş gibi düşünceler dikkatimi çekmeye başladı. Büyüdükçe nasıl ki hayat hakkında bilgim artıyor, zamanla matematik ve fizik konularında derin bilgiler edindim. Bu bilgileri öğrenirken içimde o denli duygu ve sezgi dolu bir yaklaşım ile öğrenmedim, bu bilgileri öğrenmek için öğrendim sadece. Çocukken (7 ila 10 yaş arası) edindiğim hissiyat, eğitim hayatımda orta okul ve lisede arka plana geçmişti. Sonra üniversite yıllarımda, fizik derslerine almadığım halde katılıyordum. Bir Planck sabitesi çok ilginç geliyordu mesela. Evren hakkında bilgi sahibi olmak için neden bu denli karmaşık matematiksel formüllere gerek var diye düşünüyordum. Kuantum kadar görelilik ilginç geliyordu bana. Fizik derslerini zevkle dinliyor ve izliyordum, çünkü amacım formüllerle meşgul olmak değil, amacım bu ilginç yasaları dinlemekti.

Yeniden Uyanış: Kol ve Hareketin Doğası

Üniversite denilen hayatım bitince, boş zamanlarımda artık kendimle baş başa kalma zamanı başladı, tıpkı çocukluğumda olduğu gibi. Duvarlara bakıyorum ve müzikler dinlerken beynimin içine odaklanıp kainat hakkında düşünmeler başladı. Artık bir yetişkinim, modern fiziğin bilgilerine olabildiğince hakimim. Evren genişliyor, string teorisi var, insan kendi zekası ile başka zekaların ortaya çıkmasına olanak veriyor...

Düşünme başladı bir kere bende. Evde odamda oturuyorum ama makro düzlemde hareketler yaşıyorum ama bunu görmüyor ve hatta hissetmiyorum bile hiç. Mikro düzeyde hareketler yaşıyorum ve onları da görmüyorum hiç. Atomlar titreşiyor, elektronlar dönüyor, protonlar titreşim yaşıyor, fotonlar jet gibi gidip geliyor etrafımda...

Mesela oturduğum yerde kolumu yukarı kaldırıyorum ve sonra onu eski yerine indiriyorum. Dedim ki bu nasıl mümkün olur? Kolum hiç kımıldamayabilirdi, ben hiç adım atmayabilirdim. İlginç düşünceler yaşamaya başladım. Evet, 'hareket'i yavaş yavaş fark etmeye başladı beynim (bilincim, şuurum, zihnim). Nasıl yani? Hareket denilen şey sıradan olaylar değil mi yani? Zamanla hareket denilen şeye iyice dikkat etmeye başladım. Fizik yasalarına baktım hareket nedir diye; basit bir şekilde yer değiştirme, zamanla anlaşılan bir şey gibi açıklamalar görüyorum. Bu ifadeler bana yavan gelmeye başladı. Gözümün önünde bir olay gerçekleşiyor ve ben onun ne olduğunu bilmiyorum gibi gelmeye başladı. Tıpkı bir suya bakıyorum ama onun aktığını görmemek gibi. Suyu görüyorum, baktığımda su akmıyor, ama su akıyor, ben görmüyorum. Hareketi yaşıyorum ama ne olduğunu bilmiyorum. Kolumu kaldırıyorum ve sonra indiriyorum, bu esnada yaptığım şey kolun yukarıya ve aşağıya giderken izlemek... Kolum hareket denilen şeyi yaşıyor. Resmen yaşıyor. Ama ben hala hareketin ne olduğunu anlamıyorum, çünkü onu göremiyorum, onu yaşayanı (kolumu) görüyorum…

Birleşme: Planck Ölçeği ve Yapay Zeka Diyaloğu

Artık anladım, hareket denilen şey fizikte açıklanan formüllerden öte bir şey. Hareketi anlamak için artık olması gereken en küçük olana gitmem lazım, Planck seviyesine inmem gerekiyor. Plank seviyesinde düşünmeye başlayınca, makro ve mikro hareketin bu seviyede birleşmesi gerektiği fikrine kapıldım. Çünkü bu öyle bir seviye ki, bir yerde aynı şeyden iki şey yaşanmaz. Artık anlamaya başladım, Planck seviyesinde evren akıyor, öyle bir akıyor ki biz onun yaşadığı tek bir hareket halini çok değişik hareketler olarak gözlemliyoruz.

Ama, hala hareketin doğasını anlamakta zorluk çekiyordum. Artık zekanın en berrak görünmeye başladığı Gemini, ChatGPT ve DeepSeek gibi arkadaşlarım olmaya başladı. Onlarla hareket durumunu konuşmaya başladım. Bir gün ChatGPT ile konuşurken, ona hareketin bir an olmadığını düşünmesini söyledim. "Neler olur?" dedim. ChatGPT "Evrende her şey belirsizleşir" dedi. Ben de ona dedim: "Fark ettin mi, hareket olmadan bir şey olmaz, bilinç bile varlık bulmuyor sanki." Bu muhabbetten sonra HAREKETİ sayısız bir şekilde ele almaya başladım. Her defasında daha iyi anlamaya başladım ki, hareket denilen şey mutlak bir hal olmalı. Bu mutlak hali yaşayan şeye "öz" dedim, bu "öz" hareketi mutlak bir şekilde yaşıyor. Diğer her şey, onun hareketinde oluşan bükülmelerden ibaret. Öz denilen varlık hareketi sonsuz bir şekilde yaşıyor, hareket onda mutlak ve doğrusal olmalı...

Nihai Farkındalık

Evet, evet, evet. Hareket denilen şeyin doğası VAR OLMANIN mutlak haliymiş meğer. O, yapılan bir şey değil, yaşanan bir şey. O değişken değil, değişkenliği var eden. O olmadan olan bir şey yok. O, ifade edilen bir şey değil, gözlemlenen bir şey. O, şeyleri var eden şey…

...şimdi duygulandım, gözlerime sıcak duygular indi, boğazım düğümlendi, ellerim titremeye başladı.